İNSAN DA VEFA ARAMA AZİZİM ÇÜNKÜ İNSAN SICAKTA AĞACIN GÖLGESİNE SIĞINIR SOĞUKTA İSE AĞACI KESER ISINIR

(Toplumsal İlişkiler 1911)

وَلَئِنْ اَذَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنَّا رَحْمَةً ثُمَّ نَزَعْنَاهَا مِنْهُ اِنَّهُ لَيَؤُ۫سٌ كَفُورٌ  

“Bunun gibi, insana katımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da onu kendisinden çekip alsak, hemen [önceki lütfumuzu] nankörce unutup umutsuzluğa düşer.” (Hud/9)

Ah şu vefasızlık yok mu? Yani vicdansızın, nankörün, bencilin ya da kadrü kıymet bilmezin ahlakı. Vefasız insanların her zaman kendilerini haklı çıkaracak bir bahaneleri vardır. Lakin vicdanlarının seslerini asla susturamazlar.

           Bir sosyal medya paylaşımında; “insan da vefa arama azizim! Çünkü insan; sıcakta ağacın gölgesine sığınır, soğukta ise ağacı keser ısınır” denilmesi, vefasızlığın dibini anlatır.

           Vefasızlık deyince aklıma  bestesi Semahat Özdenses’e, güftesi Hüseyin Yurdabak’a ait Uşşak makamındaki o güzel eser gelir:
Her mevsim içimden gelir geçersin
Sen vefâsız yolcu kalbim vîrân edersin
Merhaba demeden elvedâ dersin
Sen vefâsız yolcu kalbim vîrân edersin. 

          Bir konunun iyi anlaşılmasını en güzel hikayeler anlatır. Burada “Kurtla Köylü” hikayesini anlatmakta fayda var. Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmıştır. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü ekememektedir. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına gitmektedir. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar:
“- Ey insan, ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler.”

        Köylü bir an düşündükten sonra, yanındaki boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder. Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar, köylü “görmedim” der ve avcılar uzaklaşır. 

        Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar, kurdu dışarı salar. “- Çok teşekkür ederim, bana büyük bir iyilik yaptın” der kurt. “- Önemli değil” der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye başlar.
“- Bir dakika, çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm, açım, kuvvetimi toplamam için, bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey yok” der kurt bu kez.
Köylü bağırır:

“- Olur mu, ben senin hayatını kurtardım.”
“- Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden, daha çabuk unutulan bir şey yoktur. Ben de kendi çıkarım için, senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım” der kurt.

       Bir süre tartıştıktan sonra, ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler. Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar. “- Ne vefası ” der ve ekler kısrak; ” ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum,gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda bana kapıyı gösterdi… “

       Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken, bu seferde bir köpeğe rastlarlar: 

“- Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim” der köpek, “- Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime, koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım,ama o beni her gün tekmeler, sopayla vurur…” 

Kurt köylüye döner:
“İşte gördün” der. Köylü de son bir çabayla; “- Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım, sonra beni ye” diye cevap verir.

       Bu kez karşılarına bir tilki çıkar. Başlarından geçenleri, tartışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflenir:
“- Her şeyi anladım da” der tilki; “bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın?” diye ekler. Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar: “- Gözümle görmeden inanmam…”

        İşin sonuna geldiğini düşünen kurt, torbaya girer girmez, tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar. Köylü eline bir taş alır ve “Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık” diyerek, torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar. Sonra tilkiye döner:
“- Sana minnettarım beni bu kurttan kurtardın” der.
Tilki de;
“- benim için bir zevkti” diye cevap verir. O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır, bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür. Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter:
“- Haklıymışsın kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş…” 

Şemsettin ÖZKAN
19.09.2025 ANKARA

KAYNAKALR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-islam-tr.org
5-salihbora.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir