İKNA EDİLMİŞLERLE YOLA ÇIKILMAZ YOLA İNANMIŞLARLA ÇIKILIR

(Toplumsal İlişkiler 1540)

اِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ 
“Gerçek şu ki, şeytanın, iman edip Rablerine güvenen kimseler üzerinde herhangi bir zorlayıcı gücü. otoritesi yoktur.” (Nahl/99)

Yol arkadaşını seçmek çok önemli. Bir dava uğruna yola çıkacağın insanlarda aradığın kriterleri sen seçeceksin.   

            İsmet Özel’in; “ikna edilmişlerle yola çıkılmaz yola inanmışlarla çıkılır” sözü bu dava yoluna gönül koyanlarla yola çıkmayı işaret ediyor. Davaya gönül verecek yol arkadaşın.

            Bu yüzden olsa gerek, üstad Necip Fazıl; “ölünce olmasın çelengim top arabam/beni taşısın üç beş inanmış adam” derken, cenazesinde bile inanmamış, dava adamı olamayan insanları istemezdi.

            Bazen bir oluşum için birileri önerilir, birileri ikna edilmeye çalışılır. O da zar zor, istemeye istemeye, gelmeye çalışır. İnsanlar; “falancayı safımıza çektik artık sırtımız yere gelmez” anlayışına varırlar. Lakin ikna edilmiş, inanmadığı için, hiç umulmadık yer ve zamanda, yan çizerse şaşırmamalıdır.

             Dava eri, dava adamı olmak öyle her kişinin harcı değil. Önce gönül vermek lazım. Çalışıp çaba sarfetmek lazım. Üstad Necip Fazıl Hitabelerinde bir yandan madde âleminde Koca Sinan’ın sayısız mana dolu mimari yapısına övgüler düzerken, diğer yandan da, mütefekkir dava adamı yetiştiremedik diye hayıflanır, ama ümitsiz değildir asla:  

            Tam bir asır ömür süren ve dünyada hiçbir muharrire nasip olmamış bir külliyat halinde 500’den fazla mescid ve cami, sayısız köprü, han, hamam, kütüphane, kervansaray yapmış olan Koca Sinan, anlayana yerle gök arası bir heykel gibi, bir tek mânanın ihtarcısıdır. İşte bu yepyeni mânanın anlayıcısı, yüklenicisi ve yürütücüsü yepyeni gençlikten bir parça olan siz, o mânanın çözülmesi için, hitâbemizin şu can noktasını can kulağıyla dinleyiniz: Türk târihinde büyük devlet adamı, büyük asker, büyük âlim, büyük şair, büyük sanatkâr, her şubeden büyükadam var. Fakat kafası (sentez) ve ideal dolu büyük mütefekkir, dünyalar arası muhâsebe işine girişmek ve insanlığa dünya çapında dayanak göstermek kudretinde büyük düşünce adamı yoktur. Târihimizin bin yıllık onulmaz yarası… Yok… Ve bu yokluk bugün, hem de her şubede, sıfırdan aşağı (nâmütenahi) noktasına doğru tepetaklak yol almakta… Kanunî’den sonraki devrin fecaati, Tanzimat çığırının sefâleti, meşrutiyet hengâmesinin felâketi, ruh ve fikir mahkûmiyeti, hep bu yüzden ileri gelmektedir. İşte sizin nesliniz bu hayatî boşluğu anlar ve doldurursa, aziz dâva, ölümsüzlük ideâli, yaşanmaya değer hayatın ölçüleri billûrlaşacak ve Türkiye, onunla beraber debütün bir dünya, üstüne kezzap döktüğü ruh köküne dönecek ve kurtulacaktır. Yoksa, Süleymaniye kubbesinin bütün uğultuları susmaya ve kandilleri sönmeye mahkûm… Bu mânayı bize, yerle gök arası bir heykel gibi, Koca Sinan ihtar etmekte ve demektedir ki: – Benim, mekan üzerine kazıdığım ve maddeye söylettiğim mânayı, ruh ve fikir mimarlığı halinde gösterebilen biri çıksaydı, bugün Türkiye bütün cihana hâkim ve yaşanmaya değer hayata sahip olurdu. Bana bakınız ve dolayısıyla size ihtar ettiğim mânayı ciğerlerinize kazıyınız!.. Koca Sinan’ı 481’inci doğum ve 381’inci ölüm yılında anmak, sâdece bu mânayı idrâk etmekle, koca dâhiyi becerikli bir dülger derecesine düşmekten kurtarıcı haysiyetli bir iş olabilir. Yoksa bir şeye yaramaz. Bu yakıcı mânayı, yanan körpe yüreklerinize bir ateşkundağı gibi yerleştirirken, Koca Sinan vesilesiyle sizi kurtuluş nesli olarak isimlendirir ve aşkla selamlarım.              

Şemsettin ÖZKAN
13.09.2024 KONYAALTI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-1000kitap.com (Necip Fazıl Kısakürek/Hitabeler alıntı)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.