(Toplumsal İlişkiler 1821)
فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا اَوْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِهٖ اُو۬لٰٓئِكَ يَنَالُهُمْ نَصٖيبُهُمْ مِنَ الْكِتَابِۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُنَا يَتَوَفَّوْنَهُمْ قَالُٓوا اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا وَشَهِدُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ اَنَّهُمْ كَانُوا كَافِرٖينَ
“Allah adına yalan uydurandan, Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, ilkelerini yalanlayanlardan daha zâlim kimler olabilir? Can alarak ölümü gerçekleştiren elçilerimiz, melekler kendilerine gelinceye kadar kitapta, Levh-i Mahfuz’da yazılı olan kısmetleri, payları, onlara, işte onlara verilmiş olur. Melekler, onların ruhlarını alarak ölümlerini gerçekleştirirken:
“- Allah’ın dışında kulu durumundaki, yalvarmakta olduğunuz tanrılar nerede?” derler. Onlar da:
“- Onlar bizi ortada bırakıp, kayboldular” derler. Kendilerinin, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfir olduklarına, kendi aleyhlerine birbirlerinin aleyhine bizzat şâhitlik ederler.” (Araf/37)
Yaptığı araştırmalar ve yazdığı ilginç makaleler nedeniyle, “modern kahin” nitelemesi de yapılan İngiliz şair ve yazar Aldous Huxley; (1894-1963) “hiç kimse yalanı sürekli sürdürecek kadar zeki değildir. Ve hiç kimse bu yalanlara, sonsuza kadar inanacak kadar aptal değildir” derken, bize yalanın şifrelerini verir. Yalanın asla sürdürelebilir bir yanının olmayacağına dair, bizi ikna eder.
Yalan, kısaca gerçeğin hilafına söylenen söz diye tanımlanır. Psikologlar çok zorlanıyorlarmış şu yalanı tanımlamakta. Yüzden fazla biçimi, türevi, deyimi ve sözü varmış yalanın. Örtbas etmek, blöf yapmak, ihanet etmek, abartmak, uydurmak, saklamak, aldatmak, beyaz yalan, istatistik yalan, kuyruklu yalan vb bunlardan hemen birkaçı.
Bırakınız, bir hakikat sizi incitsin, bir yalan sizi avutacağına. Çünkü bir yalan, dört doğruyu götürür: İyiliği, güveni, sadakati ve huzuru. Ya şu zamane aşklarına ne demeli? Sevmeler yalan olunca, gitmeler de çok kolay oluyor. Öyle insanlar var ki, şeytan bile maşallah diyor ve önlerinde ceketini ilikliyor. Öyle değil midir yamuk olursan kimse vurmaz sana, ama doğru çivi isen tepene tepene vururlar, hem de hiç gözünün yaşına bakmadan.
Hz. Mevlana; “vefayı vefasızda, edebi hayasızda, merhameti vicdansızda arama! Üzülürsün,” derken doğru sözlü olmayı yalancıda aramanın, insanın kederine keder katmaktan başka bir işe yaramayacağını söyler.
“Yalan söyleyerek dünyanın öbür ucuna gidersin, ama geri dönemezsin,” diyen Dostoyevski’ de, eh işte, yalancının mumunun da ancak yatsıya kadar yanabileceğini, ama sonunun hüsran olacağının altını çizer. Anlayacağınız bu yalandan, bir cacık olmaz. Çünkü eninde sonunda gerçeklerin gün yüzüne çıkma gibi bir huyu var.
Şemsettin ÖZKAN
21.06.2025 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com