HEYBEN ACIYLA DOLUP NEFES ALAMAZSAN HUZUR BULACAĞIN KIYILARIM SENİNDİR GEL

(Toplumsal İlişkiler 125)


يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَٓاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَ 

Ey insanlar! İşte size Rabb’inizden bir öğüt, gönüllerdeki tüm hastalık ve dertlere kesin bir şifâ ve müminler için bir yol gösterici ve rahmet kaynağı olan Kur’an gelmiş bulunuyor!” (Yunus/57)

Şu dünya heybemiz acılarla dolu… Yabancısıyız besbelli ki buraların. Bir mülteciyiz bu gezegende. Biraz soluklanalım hele, yine yola revan olacağız. Elbette bu dertler kalıcı değil, dünya sürgünümüz sona erince yürüyüp gideceğiz o sevgililer sevgilisi yâre. Kalıcı değiliz buralarda, ama gidesiye kadar bir yudum, bir nefes mutlulukta mı yok bize? Merak etmeyin Pirimiz Hz. Mevlana kabaran yüreklerimize su serpiyor: Her şeye canını sıkma ey gönül! Ne bu dertler kalıcı ne de bu ömür.”

Hz. Mevlana; “Ey sevgili; heyben acıyla dolar  da nefes alamazsan gel. Huzur bulacağın kıyılarım senindir. Umutların solar kurur da su bulamazsan beraber sulayalım, gözyaşlarım senindir. Kanadın kırılır da maviye uçamazsan, ne güne duruyor al, kanatlarım senindir. Çaresiz çilelere bir umut bulamazsan, kendime ettiğim dualarım senindir,” der. Çünkü maddenin özünde insan ruhunu karartan unsurlar vardır. Dünya heybesinde insanın nefesini adeta bıçak gibi kesen, (manevi anlamda söylüyorum) mal, mülk, para, çoluk, çocuk, eş makam, mevki vb birçok oyalayıcılar vardır. Üstat Sezai Karakoç o meşhur “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” adlı şiirinin başından sonuna nakarat gibi hep aynı cümleyi bir daha bir daha kurar:

Uzatma dünya sürgünümü benim.”

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili.
        Bu şiiri okuyanlar naat zannediyorlar ama değil. Üstat İstanbul’dan (başkentler başkentinden) “İslam’ın Dirilişi” başlıklı bir yazısından ötürü dava edilip, memuriyeti Ankara’ya sürgün edilişini dile getirmiş, yıl 1971 falan… Sevgilinin kim olduğunu sanırım anlamışsınızdır. Şiirinin ilk kısmında (bu sürgün ona çok dokunmuştur) dünyası, heybesi acılarla dolmuştur, huzur bulduğu kıyılar, boğaz, İstanbul uzaklarda kalmıştır, bu yüzden olsa gerek dünyanın gözde şehirlerini elinin tersiyle iter:
Bana ne Paris'ten
Newyork'tan Londra'dan
Moskova'dan Pekin'den
Senin yanında
Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı
Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu
Geceme gündüzüme
Gözlerin
Lale Devrinden bir pencere
Ellerin
Baki'den Nefi'den Şeyh Galib'den
Kucağıma dökülen
Altın leylak.
       Yukarıdaki Kur’an’da geçen birkaç şifa ayetinden biri olan bu ayette kalplerde meydana gelen darlık ve hastalıklara karşı dünya heybemiz acı ve kederlerle dolup nefes alamadığımız anda Hızır gibi imdadımıza yetişecek güzellikler sunuyor: “EY İNSANLAR! İşte Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olabilecek her türlü (darlık ve hastalık) için bir şifa ve (O'na) inanan herkes için hidayet ve rahmet gelmiş bulunuyor.”

- Yani, hakka, hakikate ve ahlakî güzelliklere ters düşen ne varsa hepsi için bir şifa, bir arınma vasıtası...

Şemsettin ÖZKAN

18.09.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-onedio.com

4-siir.me

5-kuran.gen.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir