HER AŞIK AŞK AVCISINDAN BİR OK YEMİŞTİR KAN AĞLAR KAN YUTAR FAKAT YARASI GÖRÜLMEZ

(Toplumsal İlişkiler 1877)

وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَدٖينَةِ امْرَاَتُ الْعَزٖيزِ تُرَاوِدُ فَتٰيهَا عَنْ نَفْسِهٖۚ قَدْ شَغَفَهَا حُباًّ اِنَّا لَنَرٰيهَا فٖي ضَلَالٍ مُبٖينٍ 

“Şehirde olayı duyan bir takım kadınlar birbirleriyle: “Azizin karısı, genç kölesinin gönlünü çelmeye kalkmış, kölesine olan aşkı yüreğinin derinliğine işlemiş; doğrusu biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz” diye dedikodu yapıyorlardı.” (Yusuf/30)

Neden böyle yaralıdır aşıklar? Niçin kanlı gözyaşları dökerler? Niye yaralarına aldırmazlar? Aşıkların bu denli ısrarları neyin göstergesi acep? Aşk acısı niçin aşığa eza ve cefa vermez? Acıya müptela olması nasıl bir şey acaba? 

              Hz. Mevlana; “her aşık, aşk avcısından bir ok yemiştir. Kan ağlar, kan yutar, fakat yarası görülmez” derken, aşığın maşuğu karşısında kendini nasıl konumlandırdığını anlatır. Maşuğundan gelen her şeye rıza gösterdiğinin altını çizer.               

              Aşığın aşk avcısından ok yediğinde kan ağlayıp, kan kustuğunda bile aşk yaralarına sabır göstermesinin asıl sebebinin aşk olduğunu görürüz. Aşk Allah’ı (c.c) doya doya sevmektir. O’na bağlanmaktır. O’na varmak ve O’nda kaybolmaktır. Aşk anlatılmaz, yaşanır. Bu yüzden olsa gerek Hz. Mevlana aşkın ne olduğunu sorana; “benim gibi ol da bil!” demiştir. 

             Geliniz aşka mübtela olan şu iki Allah dostunun hikayesine bir kulak verelim. Şems, Celâleddîn-i Rûmî’ye kendi özünü, sahip olduğu değerleri tanıtarak ayağındaki zincirleri kopardı. Çünkü Mevlânâ uçmaya hazır bir kartaldı. Şems, onun ayağındaki bu bağları çözdü. Ona gönül penceresinden öteleri gösterdi.Bundan sonra Hazret-i Mevlânâ, ışığın etrafındaki pervâneler gibi Şems’teki tecellînin câzibesine kapılarak yanmaya başladı. Hazret-i Mevlânâ, Dîvân-ı Kebîr’inde Şems’le başlamış olan bu macerasını şu şekilde anlatır:

            Şems Mevlânâ’ya;
“– Âlimsin, başsın, rehbersin; saltanat sahibisin!..” dedi.
Mevlânâ da ona;
“– Bundan sonra zâhir âlemin âlimi değilim; başı değilim; rehberi değilim.. Senin yaktığın meş’alenin aydınlattığı akıl üstü bir âlemde fakir ve garip bir seyyahım!..” dedi.
Şems tekrar;
“– Sende hâlâ akıl var! Bu sebeple dîvâne olamadığın için bu evin mahremi değilsin!..” dedi.
Mevlânâ da;
“–  Bundan sonra aklıma gönlümle örtü örttüm… Dîvâne oldum. Himmetinle artık bu âlemin mahremiyim!..” dedi.
Şems yine;
“– Sende hesap var!.. Sekr hâlinde değilsin! Bu âlemin dışındasın!.. Bu âlemi aydınlatan akıl değil, aşktır. Önünü göremiyorsun!..” dedi.
Mevlânâ Şems’e;
“– Bundan sonra himmetinle baştanbaşa ateş kesildim. Her yanımı aşk ve sekr kapladı!..” dedi.
Şems bu sefer;
“– Sen bir cemaatin meş’alesisin! Yerin yükseklerde!..” dedi. Mevlânâ ise;
“– Bundan sonra artık o meş’alem söndü. Gözümde onların, mayıs böceklerinin yanıp sönen parıltısından bir farkı yok!.. Artık başka meş’alelerin aydınlığında yürüyorum!” cevabını verdi.
Şems;
“– Sen ölü değilsin; Sen zâhirî diriliğini muhafaza ediyorsun! Bu kapıdan öteye böyle geçilmez! Fânî varlığını, bütün ihtişam ve debdebesiyle terk etmen gerekir…” dedi.
Mevlânâ;
“– O eskidendi!.. Seni tanıdıktan sonra insanların bildiği mânâda diri değilim. Başka bir dirilikle buluşarak öldüm!..” dedi.”
Şems O’na;
“– Hâlâ nefsânî istinatların var! Makamın, mansıbın bâkî! Bunlardan kurtul!” dedi.
Mevlânâ da;
“– Bundan böyle senin beni çekip götürdüğün ledün âleminde mevkî ve mansıp aramaktayım… Evvelki varlığıma ait her şeyi terk ettim; onları aştım!..” dedi.
Şems;
“– Kolun kanadın var! Ben sana kol-kanat veremem!..” dedi. Mevlânâ;
“– Bundan sonra senin kolun kanadın olmak için, kolumu ve kanadımı kırdım…” dedi.

         Şems de, bu ikrar karşısında vazifesinin bittiğine kanâat getirip ona ilâhî tecellîler ile dolu ebediyet ufuklarında yanması için bir kanat taktı… Çünkü onu vuslatın rehavetinden büyük bir firkate düşürerek hasretin bereketli ikliminde yalnız başına bırakmıştı. İşte bundan sonra Celâleddîn-i Rûmî, Hazret-i Mevlânâ oldu ve asıl vazifesi başladı: İnsanlara aşkı talim etmek… Gönülleri sevda ile tutuşturup olgunlaştırmak… Tıpkı bir pervâne gibi…

Şemsettin ÖZKAN
16.08.2025 KONYA

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir