GÖKYÜZÜNE TÜKÜRMEK

      (Toplumsal İlişkiler 18)

Konya Sille’de bir kış günü 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يراً مِنَ الظَّنِّۘ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضاًۜ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتاً فَكَرِهْتُمُوهُۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ تَـوَّابٌ رَح۪يمٌ
       “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bak bundan tiksindiniz! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur.” (Hucurat/12)

            Karalamak… Egolarını rahatlatmak için başkalarının kusurlarını büyütmek de büyütmek… Dedikodu yapmak aciz insanların işi, hele bir de iyi insanların ardından üstüne üstlük kötü konuşmak… Gökyüzüne tükürmeye benzer bu. İnsanın kendini tükürüklere boğması gibi bir şey…

            Hz Mevlana, insanları arkasından çekiştirmeyi huy edinenleri yerden yere vurur:  “Duydum ki, gıybetimi yapmışsın, yüzüme söylemekten kaçmışsın. Benim gibi bir acizden korkmuş, Allah’tan korkmamışsın.”

           Olumsuz düşünce geliştiren insanlardan uzak durmak lazım… Onlar her çözüm için, bir sorun mutlaka bulurlar. Her gün güzel geçmeyebilir, ama her günün içinde mutlaka güzel bir an vardır. Her sözü duyma diye kulağının ardı var. Her şeyi görme diye gözünün kapağı var. Her şeyi söyleme diye dilinin önünde dudağın var. Ha bir de dilin kötü söz söylemesin, bir tarafın eksilmez. Ha bugün de bir gönül yıkma, ne olur? Çocuğa; “bana yalan söyleme deme, bana doğru söyle” desen daha güzel olmaz mı?

          Olumlu düşünce tarzını geliştirmek zorundayız. “Zannediyorum o şöyle yapmıştır. Bu kesin onun yaptığı bir üçkağıtçılık,” tarzı her konuşma, gökyüzüne tükürmeye benzer. Yani bu tükürük bize dönecektir. Ağzımızdan çıkan her kelime, hayatımızı olumlu ya da olumsuz etkileyebilir. Pozitif ve olumlu düşünerek tüm olumsuzluklardan ve negatifliklerden uzaklaşabiliriz. Olumlu düşünmenin kişinin hayatını ne kadar değiştirebileceğinin farkında mıyız? Bu noktada pozitif olmanın ne olduğundan ve nasıl eyleme dönüştürüleceğinden habersiz birçok insan var. Unutmayalım, bazen önemsemediğimiz ve öylesine söylediğimiz kelimeler bile bilinçaltımız tarafından kayıt altına alınabilir.

         Olumlu ya da pozitif düşünce, aklımızdan ve kalbimizden geçen tüm iyi niyetlerin içten ve hissederek söylenmesine deniyor. Bu noktada dikkat etmemiz gereken belli kriterler var. Olumlu düşünce dilek ya da dua ile karıştırmadan yapmanız gerekiyor. Çünkü olumlu düşünce, gerçekleşmesi ya da devam etmesi istenen bir şeyi gerçekleşmiş sayıp, söz konusu pozitif imgeyi zihne yerleştirir. Zihne yerleştirilen bu pozitif imge de, kişinin bakış açısını kalıcı olarak şekillendirir ve olayları daha pozitif bir tavırla karşılamasını sağlar. Olumlu cümlelerimiz hedef odaklı ve özne (ben) hedefin içinde barındırmalıdır. Her şeyden şikâyet eden, hep mutsuz olan insanlara şöyle bir bakarsak, o kronik mutsuzların sürekli olumsuz cümleler kullandıklarını, hep en kötüye odaklandıklarını ve başlarına da hep mutsuz olunacak şeyler geldiğini rahatlıkla görebiliriz.

          Hz. Şems ne güzel söyler: “Sözü süz de söyle, gönlü bulandırmasın. Sözü diz de söyle, kulağa inci diye takılsın. Sözü yüze söyle, gıybet olup utandırmasın.”

          Kur’an’da zandan (sanıdan) kesinlikle uzak durmamız, gizli hallerin araştırılmaması ve gıybet (birinin ardından hoşlanmayacağı şeyleri konuşmaktan)  kesinlikle kaçınılması istenir:

Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bak bundan tiksindiniz! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur.” (Hucurat suresi,12)

           Zan kavramının bazı hadislerde olumlu ve olumsuz anlamlarda kullanılması dikkate alınarak İslâm ahlâk kültüründe bir kimsenin kesin bilgisi olmamakla birlikte başka biri hakkında iyi kanaat beslemesine “hüsnü zan”, kötü düşünce ve kanaate sahip olmasına “sû-i zan” denilmiştir. Elbette suizandan kaçınmamız gerektiği vurgulanıyor ayette. Hem de ölü kardeşin etini yemeye benzetilerek çekiştirme, kötü söz, dedikodu yerden yere vuruluyor.

           Peki bu medyada iyi insanların aleyhinde söylenen, yazılan çizilen haberlere ne demeli? Bir zamanlar iyi hatırlarım, “müftünün keçisi çalınmıştı. Müftü keçi çaldı” diye haber yapmışlardı. Nice iyi insanlara gazete, televizyon v.b. medya araçlarıyla çamur atıldı, hâlâ da atılmaya devam ediliyor. Yabancı filmlerde rahip ya da hahamın kötü rolde yerden yere vurulduğunu görmedim. Ama imam ya da hocanın; sünepe, hileci, düzenbaz, kadın düşkünü ya da aleyhinde kötü konuşulduğu roller, romanları çok gördüm.  

           Peygamberlere, arkadaşlarına (sahabe), velilere ve onların yolundan giden tüm iyi insanlara sövüp, küfür eden ve onları kötüleyenler, onları hiciv edip karikatürlerle alay edenler eskiden olduğu gibi günümüzde de var.  Bunlara en güzel cevabı Hz. Mevlana şöyle verir:   

“İyi insanlar hakkında kötü konuşmak gökyüzüne tükürmeye benzer. Sonunda kendi yüzünüze düşer.

Şemsettin ÖZKAN

06.02.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-milliyet.com.tr pembenar

3-islamansiklopedisi.org

GÖKYÜZÜNE TÜKÜRMEK” için 1 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir