DÜŞÜNME İTAAT ET DİYENLERE DEĞİL DÜŞÜN SOR SORGULA DİYENLERE KULAK VER

(Toplumsal İlişkiler 1826) 

كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِيَدَّبَّرُٓوا اٰيَاتِهٖ وَلِيَتَذَكَّرَ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ 

“Bu, sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki, insanlar onun âyetlerini düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ibret alsınlar.” (Sad/29)

Yüce dinimiz İslam için kullanılan ifade mantık dini oluşu ve bu yüzden son ilahi mesaj olduğu şeklindedir. Kur’an’ın içeriğine baktığımızda bizi, yüzlerce akıl etmeye, düşünmeye, tefekkür etmeye çağıran ayetler görürüz.

           Bu durum yadsınamaz bir gerçeklik olarak karşımıza çıkar. Hiç kimsenin itirazına mahal bırakmayacak şekilde bu hakikat apaçık ortada durur. Sıradan insanlar bile bu gerçeği bilirler.  

           İranlı sosyolog Ali Şeriati; (1933-1977) “ ‘düşünme, itaat et’ diyenlere değil, ‘düşün, sor, sorgula’ diyenlere kulak ver” derken bizi, İslam’ın insanları koyun gibi güdülen, her şeyi körükörüne kabullenen, sorgulamayan rüzgarın önünde yaprak gibi savrulan değil, aksine sorup soruşturan, akıl yürüten, iradesini başkalarının eline vermeyen, hiçbir şeyin rastgele olmadığının bilincine ermeye çağırır. Düşünme, akletme, tefekkür, tedebbür gibi kavramların hepsi bununla ilgilidir. 

          Tefekkür, bir taraftan üzerimizdeki ilâhî nîmetleri düşünüp şükrümüzü artırmaya, diğer taraftan da hata ve kusurlarımızın farkına varıp, telâfisine yönelmeye vesîledir. 

          Abdülkâdir Geylânî Hazretleri buyurur: “Kendin hakkında, kendin üzerinde tefekkür et. Tefekkür, kalbin yapacağı işlerdendir. Eğer kendini bir iyiliğe nâil olmuş görürsen, şânı yüce olan Allâh’a şükret. Tersine, eğer bir kötülük görürsen, ondan ötürü de tevbe et.

          İşte bu tefekkür sayesinde dînin ihyâ olur, şeytanın da gücünü kaybeder. Bundan dolayıdır ki; «Bir saatlik tefekkür, bir gecelik nâfile ibadetten daha hayırlıdır.» denilmiştir.”

          Kur’ân-ı Kerîm, muhtelif ifadelerle tam 137 yerde mü’mini ilâhî hikmet ve hakîkatler üzerinde tefekküre davet etmektedir. Zira tefekkür, bir îman anahtarıdır. Tefekkür, bir taraftan üzerimizdeki ilâhî nîmetleri düşünüp şükrümüzü artırmaya, diğer taraftan da hata ve kusurlarımızın farkına varıp telâfisine yönelmeye vesîledir.

          Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- buyurur: “Hesaba çekilmeden evvel kendinizi hesaba çekin!.. Şüphesiz dünyada iken nefsini hesaba çeken kimse için kıyâmet günündeki hesap hafif olacaktır.”(Tirmizî, Kıyâmet,25/2459; İbn-i Kesîr,Tefsîr,I, 27) 

          Dolayısıyla iç dünyamızı sık sık gözden geçirmeli, nefsimizi hesaba çekmeli, hâl ve gidişâtımızı kontrol etmeli, yani mânevî vaziyet ve istikâmetimiz üzerinde ciddiyetle tefekkür etmeliyiz. Böyle bir tefekkür, kalbin en fazîletli amellerindendir.(Osman Nuri Topbaş,Altınoluk Dergisi, s:391)

Şemsettin ÖZKAN
26.06.2025 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-islamveihsan.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir