DÜN ZEKİYDİM DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK İSTERDİM AMA BUGÜN AKILLIYIM KENDİMİ DEĞİŞTİRİYORUM

(Toplumsal İlişkiler 452)


لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهٖ يَحْفَظُونَهُ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْؕ وَاِذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِقَوْمٍ سُٓوءاً فَلَا مَرَدَّ لَهُۚ وَمَا لَهُمْ مِنْ دُونِهٖ مِنْ وَالٍ
Her kişinin önünde ve arkasında onu takip eden ve Allah’ın verdiği yetki ile yaptıklarını kayıt edenler var. Bir topluluk kendi içinde olanı değiştirmedikçe, Allah da onların içlerinde olanları değiştirmez. Allah bir topluluğa kötü bir azap vermek istediğinde ona engel olacak hiçbir kimse olmadığı gibi, O’ndan başka onları sahiplenip koruyacak da yoktur.’ (Rad 11)

Değişim değişim der dururuz, ancak ne hikmetse hiç kendimizi değiştirmeye cüret etmeyiz. Bir zaman dilimi içinde birtakım değişiklikler olur ki, biz bunu başkalarında gözlemek isteriz. Gel velakin, kendimize gelince duraksarız. Adeta yere çivilenmiş gibi nötr biri olup çıkıveririz. Bu ise insanın en gaddar halidir şahsi kanaatimce.

Hz. Mevlana ‘dün zekiydim dünyayı değiştirmek isterdim, ama bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum’ derken, insanın bu stabil yapısına ne güzel vurgu yapar. Evet kendini değiştirmek, akıllı insanların özelliğidir. Bunu becerebilen çok az kişi vardır aramızda. Çünkü değişimden söz edebilmemiz için, önce insanın ortaya bir irade koyması lazım. Bakınız yukarıdaki ayete ‘…Bir topluluk kendi içinde olanı değiştirmedikçe, Allah da onların içlerinde olanları değiştirmez…’ buyuruyor. Rabbimizin koyduğu toplumsal yasa bu. Gönüller istemedikçe değişim beklemeyin. Hem şunlar şunlar değişsin diyor, ama iş başa düşünce, değişme noktasında ne bir eylem, ne de bir istek mevcut. Adeta körler sağırları ağırlıyor.

Cevdet Said, ‘Bireysel ve Toplumsal Değişmenin Yasaları’ adlı yapıtında, Yürürlükte olan değişsin diye bekler dururuz; oysa hiç düşünmeyiz ki, değişim beklentimizden önce nefslerde gerçekleşmediği sürece bu bekleyiş asla bitmeyecektir.

Kurani yol doğru olsa da Müslümanların onu kavrayışları öyle değildir. Kurani yöntem tüm yönleri ile Müslümanların zihninde gerçek anlamda ve apaçık bir biçimde yer tutmamaktadır. Hatta bazen bu kavrayış İslami gerçeğin aksi bile olabilmektedir. İşte bu yüzden İslam’a nispetle Müslümanların nefislerinde olanı az ya da çok değiştirmesi gerekmektedir. Özellikle İslam’ın ve Kur’an’ın Müslümanlar nezdinde kutsallığını gideren birçok yanlış görüş ve hurafelerden oluşmuş uzun süren bir pasifizmin ardından gereklidir bu.

Utanılacak hususlardan biri de, biz müslümanların hatasını savunmak uğruna her türlü bahaneyi uydurup kılımız kıpırdamaksızın hep bir şamaroğlanı ya da kurbanlık koç aramaya koyulmamızdır. Yani, hatayı hep başkasında aramamızdır.

Nefsin kınanması şeriatteki ifadesi ile tevbedir. Modern terimiyle otokritik(özeleştiri) ‘dir. Kendini özeleştiriye tabi tutmayan kişinin tevbe etmesi çok zordur.

Kur’an’ın insanoğluna öğretmek istediği şey budur ve değişim problemin çözümünü nefste aramak gerektiğini açıkça vurgular. İnsanı hariçten kuşatan zulüm yoktur. Kur’an beyan etmiştir. Bu beyana kayıtsız kalındığında hayatlar karanlıklara gömülür; ortaya uğursuz, sapık ve totaliter felsefe çıkar.

Müslüman Dünyanın genç kuşağı,İslam uğruna malını ve canını fedaya hazır; ne var ki, içlerinde yıllarını kapsamlı araştırmalar yapmaya, bir konuyu kotarmak ya da aydınlatmaya adamak isteyenler pek nadir. Sözgelimi müslümanın inancıyla davranışları arasındaki aykırılık problemi de ele alınması gerekli konulardan. Bunun gibi ortaya atılan nice sorunun doyurucu karşılığı yok. Anlaşılıyor ki, bir durumdan diğerine geçişi mümkün kılacak değişimi gerçekleştirmek için bu tür sorunlara nesnel karşılıklar bulmaktan başka yol yok. Bu ise durmadan öğrenmek ve araştırmalar yapmakla mümkün görünüyor.

Şemsettin ÖZKAN

08.09.2021 KONYAALTI

KAYNAKLAR

1*kuran.diyanet.gov.tr

2*kuranmeali.com

3*1000kitap.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir