(Toplumsal İlişkiler 1678)
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثٖيراً مِنَ الظَّنِّؗ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضاً اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخٖيهِ مَيْتاً فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ تَـوَّابٌ رَحٖيمٌ
“Ey iman edenler! (Birbiriniz hakkında kötü) Zandan (ve tahmini kurgulardan) çoğunlukla kaçının; çünkü zannın (haksız ve alâkasız olan) bir kısmı günahtır (ve yalandır. Ve sakın) tecessüs de yapmayın (birbirinizin gizli ve ayıp yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini de yapmasın. (arkasından çekiştirmesin) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte (nasıl) bundan tiksindiniz. (Öyle ise) Allah’tan korkup (başkalarına kötülük düşünmekten ve küçük düşürmekten) sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok Esirgeyendir.” (Hucurat/12)
Sosyal medyada insanlar, o kadar çok yorum yapıp yargılıyorlar ki, adam zır cahil olduğunun bile farkında değil. Konunun uzmanı hiç değil. Habire veriyor veriştiriyor. Hiç bir …tan anlamadığı, çakmadığı halde. Bu ne densizlik yahu? En azından haddini bil. Hele hele sövmeler, saymalar, küfürler, belden aşağı sözlerle konuşmayı, bir şey zannediyor.
Birbirimizi yargılamaktan sevmeye vakit bulamıyoruz. Sürekli kötüleme, aşağılama. Biraz kibar olmak gerekmiyor mu? Toplumumuzun tüm katmanlarında bu seviyesizlik var.
Dale Carnegie der ki; “biz kim oluyoruz da, insanları birkaç kez görmek, iki üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle, yargılama hakkına sahip oluyoruz?” Haklı.
Hayatımızda en çok yapılan yanlışlardan biri de karşımızdaki insanı hakkımız olmadığı halde yargılamaktır. Çok yorum yapar, acımasızca eleştiririz. Yerden yere vururuz. Demediğimizi bırakmayız önyargılarımızla hiçbir günahı olmayan zavallı birini belki de.
Aslında hiç kimse bir başkasını yargılayacak kadar kusursuz değildir ama bunu kendinin yapabilecek hakkı olduğunu düşünecek kadar da hadsizdir. Birinin hayatının bir dönemine bakarak hemen yargılayıveriyoruz. Günahından haberin var ama ya onun tövbesinden haberin var mı?
Hz. Mevlana der ki; “kimseyi geçmişiyle yargılama! Elmas da işlenmeden önce kömürdü.” Ne çok seviyoruz başkalarını yargılamayı. Yüce Yaratan bile birden yargılamayıp insanı öldükten sonra ahiret hayatına bırakmışken biz kim oluyoruz da insanları birden ipe çekiyoruz? Acımasızca eleştiriyor, yerin dibine geçiriyoruz?
Sahi bu hakkı biz nereden elde ettik ki? Böyle bir hakkımız var mı? Tanrı mı da bu insanlar onları kusursuzluk zırhıyla kaplıyoruz. Hata edemez varlıklar olarak telakki ediyoruz. Hatasız kusursuz bir varlık varsa o da Allah değil midir?
Carl G. Jung; “kimse bir başkasını yargılayacak kadar kusursuz değildir, ama bazıları kendinde bu hakkı görecek kadar, hadsizdir” derken, insanın bu davranışıyla, nerede duracağını bilmediğinden yakınır ve yargısız infazını eleştiri bombardımanına tutar.
Yanlış yoldayız dostlar! Bir Kızılderili atasözü; “birini yargılamak istediğin zaman gökte üç ay değişene kadar onun ayakkabılarıyla yürümelisin” der. Karşındakini anlamadan kem küm edip konuşma. Yargılama, anlamaya çalış. Anlamak içinde sevmen lazım.
Şemsettin ÖZKAN
29.01.2025 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com