BEN BENDE DEĞİL SENDE DE HEM SEN HEM BEN BEN HEM BENİNİM HEM DE SENİN SEN DE BENİM BİR ÖYLE GARİP HALE BUGÜN GELDİM Kİ SEN BEN MİSİN BİLMİYORUM BEN Mİ SENİM

(Toplumsal İlişkiler 1578)

اَوَلَمْ يَرَوْا اِلٰى مَا خَلَقَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍ يَتَفَيَّؤُ۬ا ظِلَالُهُ عَنِ الْيَمٖينِ وَالشَّمَٓائِلِ سُجَّداً لِلّٰهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ 
“(O inkârcı akılsızlar) Allah’ın (hiç ortada yok iken) herhangi bir şeyden (moleküllerden, hücrelerden ve elementlerden) yarattığına (canlı-cansız harika varlıklara) bakmıyorlar mı? Ki onların gölgeleri küçülerek sağdan ve soldan Allah’a secde eder vaziyette dönmektedirler.”(Nahl/48)

Hz. Mevlana; “ben bende değil, sende de hem sen, hem de ben, ben hem beninim, hem de senin, sen de benim. Bir öyle garip hale bugün geldim ki, sen ben misin bilmiyorum, ben mi 

senim?” derken, âşık ve maşukun her ne kadar iki görünseler de, iki değil, tek olduğunu anlatır.

            Adamın birisi geldi,bir sevgilinin kapısını çaldı. Sevgilisi içerden; “Ey güvenilir kişi, kimsin?” diye seslendi. Kapıyı çalan; “Benim” deyince, sevgilisi; “Git dedi. Senin için içeri girme zamanı değildir. Böyle bir nimetler sofrasında ham kişinin yeri yoktur. Ham kişiyi, ayrılık ateşinden başka ne pişirebilir? İki yüzlülükten onu ne kurtarabilir?” O zavallı adam kapıdan döndü, tam bir yıl yollara düştü, sevgilisinin ayrılığı ile yandı, yakıldı. O yanık aşık ayrılık ateşi ile pişerek döndü geldi, dostun evi etrafında yine dolaşmaya başladı. Ağzından sevgiliyi incitecek bir söz çıkmasın diye, yüzlerce korku ile kapının halkasını vurdu. Sevgilisi içerden; “Kapıyı çalan kimdir?”diye bağırdı. Adam şöyle dedi: “Ey gönlümü almış olan! Kapıdaki de sensin.” cevabını verdi. Sevgilisi de ona cevaben; “Madem ki şimdi sen bensin. Ey ben içeri gir. Bu ev dardır. Bu evde iki beni alacak yer yoktur. İğneden geçirilecek iplik, iki ayrı iplik olursa, ucu çatallaşır da, iğneden geçmez. Madem ki, sen tek katsın, birsin; gel bu iğneden geç.”

              Aşk bir olmaktır gerçekten de. Tasavvuf erbabının  cimada bile Tevhid (Birlik) sırrı vardır demesi boşuna değildir. Tamam Leyla aşkın tecellisi ama aşkın kendisi değildir. Aşkın yegane kaynağı Erich Fromm dediği gibi Tanrı sevgisidir. Bütün sevgiler O’ndan doğar. 

               Evet aşkın menbaı Allah sevgisi, lakin bu sevginin yansımaları çoktur. Geliniz Hz. Mevlana’nın eşi Gevher Hatun’a Gevher Hatun’un da eşi Hz. Mevlana’ya yazdığı mektuplarla yazımızı noktalayalım:  

              Mevlâna’nın eşi Gevher Banu’ya yazdığı mektupta aşk:
                          “Benim Gül’üme…
Zaman geçer… İnsan geçer… Dünyada her şey geçer; zaman öyle bir zaman olur ki sevda da zamana ayak uyduramaz…. Gönül sevdada geçer, gönüle yar geçer. Çok değil, sadece birazcık mevsim geçer, sıcak gelir, kış gelir; bahar geçer… Taşın yanında ağır olduğunu, ateşin ancak düştüğü yeri yaktığını yeni öğrendim. Aşk da ateş mi demektir, hani her düştüğü gönül yakar ya… Mevsimlerden gözyaşı değil henüz, mevsim aşk mevsimi. Ey sevdamın gül hatun’u, beşinci mevsimim sensin, sen sadece sen değilsin, bensin; bendensin. benimsin.
Katre katre sen kokarsın toprağa nihayet düştüğünde. Ruhumun arzu dolu meyvesi sensin… Gül, güle gülmek yaraşır, sevdaya da gül. Hani nerde aşkın sahibi gönül? Dur yorulma! Sevdam sana , gülüm sevdaya. Gülü sakın verme başka sevdalara..
Bezm-i elestten beriyim sevdada, o bende vaktinden öncesinde, susma! konuş, haykır gülüne doyasıya sevdanı, sevdaya da ancak bülbülleşmek yaraşır. Bütün umutlar sende, bütün aşk sende , sevda sende, gül sende…”
( Mevlâna Gevher Hatun’a ”gül hatun” ve “gülüm” derdi.. Gevher Hatun da Mevlâna’ya “cemrem” diye hitap ederdi.)

            Ve Gül Hatun’un Mevlâna’ya verdiği cevapta aşk;
                                    “Cemre bakışlıma…
Bakışlarına hasret kaldım, uzak diyarlarda ruhunu soluduğum aşk-ı sevdam. Ruhuma gel, yanaş tenime ve bak usul usul, nefesini nefesim duysun. Yoksun. Sevda da yok ortalıkta. Aşk var, sevda olmasa da sevda var. Suyuna can verip damarlarımı dirilten; cansız toprağın kucağında tohumuma can veren ve sevdamı bana bağlı kılan Yaradan, ruhuma can verip sevdaya bağışladığın an bittim, yeniden doğdum da sevdamın gözlerinde dirildim. Emelimi onda buldum, sevdayı sevdanda gördüm. Taş üstünde taş, baş üstünde baş kalmamacasına ezelden ebede ferman ferman yazılmış bahtsız ruhumun mücerret rüyası, gönlümün sevdalı gülü…
Kimseler bilmez kimseler görmez bizi. Aşka değer bir aşk mıdır beni benden alan, yoksa cihanda görülmeyen seslerin muhteşem ahengi midir kalpte yanan? Sana dair ne varsa, ben hepsini aşk bildim, sevda bildim, seni sen bildim de sevdayı sana bildim.
Aşka sen diye bakmadıktan sonra ben aşkı neyleyeyim? Seni ruhuma cemre diye damlatmadıktan sonra ben bu bedende neyleyeyim?
Aşk da sen, hasret de sen, ben de sen..” 

Şemsettin ÖZKAN
21.10.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-suskunduvar.com  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir