BAŞARI PEŞİNDE KOŞMAK VE BUNUNLA GELEN HUZURSUZLUĞA KARŞIN SAKİN VE ALÇAKGÖNÜLLÜ BİR YAŞANTI DAHA FAZLA MUTLULUK GETİRECEKTİR

(Toplumsal İlişkiler 1725)

وَعِبَادُ الرَّحْمٰنِ الَّذٖينَ يَمْشُونَ عَلَى الْاَرْضِ هَوْناً وَاِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَاماً  

“Rahmanın has kulları, onlar yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürürler ve ne zaman kötü niyetli dar kafalı kimseler, kendilerine laf atacak olsa, sadece “Selam!” derler geçerler.” (Furkan/63)

Albert Einstein; “başarı peşinde koşmak ve bununla gelen huzursuzluğa karşın, sakin ve alçakgönüllü bir yaşantı, daha fazla mutluluk getirecektir” derken insanı huzur ve mutluluğa nasıl ulaşacağının ipuçlarını verir.

               Mütevazi olmak ve sade yaşamak. Maalesef insanların birçoğu başarı, kariyer peşinde koşarken strese, anksiyete bozukluklarına düçar olduklarının farkında bile değiller. Halbuki mutluluğa yol açacak alçakgönüllü olabilmek, alabildiğine gösterişsiz olmaya çalışmak çok mu zor?

               Tevazunun zıddı olan büyüklenmek, kibir asla hoş görülmedi insanlar nezdinde. Hz. İsa (a.s); “kendini büyük gören küçük, küçük görense büyüktür,” buyururken, insanda varolması gereken yüce bir özelliğe dikkatlerimizi çeker: TEVAZU yani alçakgönüllülük.

               Sözlükte tevazu; “büyüklenmemek, alçakgönüllülük ve gösterişsizlik” gibi anlamlara gelir. İnsanın kişiliği için yolda, pazarda ve çarşılarda yürümesi ölçü olabilmektedir. Kur’an büyüklenerek yürümeyi haram kılar: “Yeryüzünde şımarıklık taslayarak yürüme. Çünkü sen ne yeri delebilirsin ne de boyca dağlara erebilirsin.”(İsra/37)

               Tevazu yani alçakgönüllülük, yani büyüklenmemek mutluluğun yeşereceği toprağın ta kendisidir. Alçakgönüllü olmakta toprak gibi olmayı tavsiye eden Hz. Mevlana ne güzel söylemiştir öyle. İnsan toprak gibi alçakgönüllü olmalı ki, hep mutlu olsun. O halde mutluluk nedir?  

                Uzm. Psk. Ali Engin Uygur; “Psikolojik Gereksinimler Çerçevesinde Mutluluğa Bir Bakış Nedir Mutluluk?” adlı yazısında Mutluluğun portresini şöyle çizer: 

“Bir hediyedir mesela, maddi ya da manevi, hediyeye değerini veren ise onun anlamını fark edebilmektir. Teşekkürdür mutluluk, size teslim edilenin karşılığını en güzel şekilde verebilmektir. Beğenmektir mutluluk, sizde olanı taktir edebilme ve minnettarlıktır, unutmamak, hatırlamak, bir an değil her zaman. Tüm bunları kapsayan Kuran’da da vurgulanan bir kavramdır, “Şükretmek”… Şükreden insan bir “şey”e ya da bir başkasına yönelik duyduğu memnuniyeti, Rabbine ya da ona imkan sağlayan kişiye farkındalığı aracılığıyla gösterir. Sahip olduğu “şey”in memnun olunacak parçalarını değerlendirebilme ve taktir etme duygusuna karşılık gelir. Anda kalabilmektir mutluluk, hayatın hızı ve dış dünyanın uyaran bombardumanı altında sürüp giden hayatlarımızda bir ana demir atabilmek ve gözle gördüğünü gönülle hissedebilmek için çaba harcayabilmektir. İnsanın kendisini bir anlık değil sürekli “farkında olma” ve “teşekkür etme” konusunda güdüleyebilmesidir. Gerçek doyum almaktır, bitmeyen yeni arzularla özkaynaklarını tüketip yıpratmasına ihtiyacı  olmadan insanın. Tevazu göstermesidir, gözündeki hırslara başını çevirerek. Yaşadığı anın içinde kalabilmektir gelecek endişelerinden, geçmiş sıkıntılardan arınarak. “Az”ın sağlamlığı ve kalıcılığıdır, “çok”un geçiciliği ve değişkenliği karşısında. Gerçek ihtiyaçların farkında olabilmektir, çok şey istemek yerine. Yaşam amacını doğru belirlemek ve yoldan şaşmamaktır, örfün modernitenin zihnine zerk ettiği hedefler silsilesi yerine…”

Şemsettin ÖZKAN
17.03.2025 KONYA

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-alienginuygur.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir