AKIL SARKACI DOĞRU VE YANLIŞ ARASINDA DEĞİL MANTIK VE SAÇMALIK ARASINDA GİDİP GELİR

(Toplumsal İlişkiler 1871)

اَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ اَفَاَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكٖيلاً 

“Sen hiç kendi heva ve heveslerini tanrılaştıran (birin)i düşündün mü? İmdi, böyle birinden de sen mi sorumlu olacaksın?” (Furkan/43)                                                                      

Psikiyatr  ve Analitik Psikolojinin kurucusu derinlik psikolojisinin Sigmund Freud ve Alfred Adler ile beraber üç büyük kurucusundan biri olan Carl Gustav Jung (1875-1961) ; “akıl sarkacı, doğru ve yanlış arasında değil, mantık ve saçmalık arasında gidip gelir” derken, aklın; doğru ve yanlış aralığında değil de, mantık ve saçmalık aralığında salındığını söylemesi, insanın alt bilincinin yalnız başına nerelerde gezindiğini anlatır mahiyettedir.

            Burada akıl ve mantık kavramları üzerinde kısa da olsa biraz durulmasında fayda var. İslam’da akıl, zekadan ziyade, ileriyi görebilmek ve ona göre hazırlık yapabilmektir. Tasavvuf’ta sâlik için önem arz etmektedir. Zira iman ile akıl bağdaştırılmaktadır. Ayrıca akıl bilgelik demektir. Fıkıhta da aklı olanın dininin de olacağı şeklindedir. Sorumluluğun ancak akılla olacağı vurgulanır. Akılsızlar dinen mükellef değiller.

            Mantığa gelince, sosyolog Ömer Yıldırım; “terim olarak mantık, bilinenden yola çıkarak bilinmeyenin bilgisine ulaşmaya vasıta olan bir bilim ya da kurallarına uyulduğu takdirde zihni hataya düşmekten koruyan bir disiplindir. 

Mantık, doğru düşünmeyi yanlış düşünmeden ayıran kurallar sistemidir, kısacası Mantık, doğru düşünmenin kurallarını inceleyen bir disiplin olarak tanımlanabilir” der.

            İnsanlar bir şeyin doğru ya da yanlış oluşundan ziyade daha çok kafasında oluşturduğu mantık şablonuna uyup uymadığına bakması, ya da birtakım hazlar, fantezilerle ilgili düşüncelere saplanıp kalması doğrusu bilinçaltında yatan birtakım dürtülerle ilintilidir. Altbilinç sistemlerinin konuya bir şekilde dahil olmaya kalkması bu eylemlerin arkasında olduğunun bir işaretidir. 

           Örneğin birini seviyorsak, onun yüz hareketinin içinden doksan dokuz yanlışını görmeyip, sadece bir doğrusunu görüp onu iyi doğru diye değerlendirmeye kalkarız. Buna karşılık birini sevmiyorsak, yüz eyleminin içinden, doksan dokuz doğrusunu görmez gider tek yanlışına göre değerlendiririz. 

          Bu durum, akıl sarkacımızın, aslında kalın çizgilerle bildiğimiz doğru yanlış aralığında değil de, kafamızda kurguladığımız mantık kurallarıyla saçmalıklar, fantastik düşünceler arasında salındığını gösterir. 

          Bu yüzden insanlar arasında sık sık anlaşmazlıklar olur. Bu yüzden aklın da dışına çıkmak söz konusu olur. Bu yüzden birbirimize yaptığımız; “mantıklı ol!” ikazı hep havada kalır. İnsan nefsini bu yüzden tanrılaştırır ve ona tapınır. Bu yüzden insanın, Yaratıcısı tarafından kontrol edilmesine ihtiyacı vardır. Ve bu yüzden hayatını ilahi ölçütlere göre tanzim etmesi lazım.

Şemsettin ÖZKAN
10.08.2025 KONYA

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-felsefe.gen.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir