ADALET NEDİR AĞAÇLARA SU VERMEK ZULÜM NEDİR DİKENİ SULAMAK

(Toplumsal İlişkiler 1210)

 
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّامٖينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِؗ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواؕ اِعْدِلُواࣞ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىؗ وَاتَّقُوا اللّٰهَؕ اِنَّ اللّٰهَ خَبٖيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
“Ey iman edenler! Allah için Hakkı (İslam’ın adalet nizamını)
sağlayıp uygulayan (mü’minler) ve (hep haklıyı) savunan 
(hâkimler ve yetkililer olun) ve mutlaka doğruluk ve hakkaniyetle şahitlikte bulunan (daima Hakkı üstün tutan ve Adil Düzeni kurup korumaya çalışan) kimseler olun. (Tanık olduğunuz bir olayı olduğu gibi anlatın, yorum yapmayın, taraf tutmayın, hâkimi yanıltmayın.) Herhangi bir kavme (partiye, meşrebe, tarikata veya kişiye) olan kininiz (kırgınlık ve kızgınlığınız) sakın sizi adaletsizliğe sürüklemesin!.. (Karar verirken his ve heyecanlarınızla değil, aklınız ve vicdanınızla davranın, İslam’ı esas alın ve mutlaka) Adil olun ki takvaya yakın olan (ve yakışan)
budur… Her halde Allah’tan korkun. Çünkü O bütün yaptıklarınızdan Haberdardır.” (Maide/8)

Temsili olarak adalet ve zulmün tanımını yapanlardan biri de Hz. Mevlana’dır. Der ki Hz. Pir; “adalet nedir? Ağaçlara su vermek. Zulüm nedir? Dikeni sulamak…”

               Adalet deyince aklımıza hak ve hukuka uygunluk, hakkı ve hukuku gözetmek,doğruluk ve dürüstlük geliyor. Adil olan doğrudur, hukuka dayanır. Hak üstün tutulur. Asla zulüm yapanın yanında olamaz adil olan.

               Adalet, en geniş bağlamda, hem adil olanın sağlanmasını hem de felsefi açıdan neyin adil olduğunun tartışmasını içerir. Adalet kavramı; etik, akılcılık, hukuk, din, eşitlik ve hakkaniyeti de içeren birçok alana, farklı görüşlere ve perspektiflere dayanmaktadır. (Vikipedi)

               Sezai Karakoç; “ölenlerin kanında Musa bilincinin çiçeği açar. Zulümde boğulan halka suda boğulmayan bir çocuk yol gösterir: Suları yarıp geçme yolunu” derken yukarıdaki ayetlere atıfta bulunur.

               Firavun Mısır’da ikinci sınıf vatandaş muamelesi gösterdiği İsrailoğullarına zulüm yapıyordu. Onların soyundan gelecek bir erkek çocuğunun kendisine düşmanlık gösterip öldüreceğini kahinleri söylemişti. Bu yüzden yeni doğan tüm çocuklarını öldürüyordu.

               Hz. Musa doğunca annesi onu bir sandığa koyup Nil nehrine bıraktı. Ablası o sandığı takip edince Firavun’un sarayından alındığını alındığını bebeğe bakıcılık yapmak üzere de annesini onlara önerdi. Böylece Musa Peygamber Firavun’un sarayında güven içinde büyüdü. Ölen binlerce o erkek çocuklarının kanında Hz.Musa bilincinin çiçeği açtı. Hz. Musa’nın kavmi İsrailoğullarını, zulmün boyunduğunda ezen  Firavun’a, yüce Rabbim, suda boğmadığı bir çocuğu kendi sarayında bilmeden büyüttürerek,  yol gösterici (Allah’ın elçisi) yaparak ona inanan toplumunu Kızıldeniz’in sularını yardırıp geçirdi.

               Ne bekleniyordu ne oldu? Mısır uygarlığının resmi ideolojisi Hz. Musa’yı doğar doğmaz öldürecekti. Öldürebildi mi? Hayır. Bırakınız öldürmeyi, yüce Yaratan bir de o elçiyi kendi sarayında büyüttürdü. Ortadan yarılan deniz; inananlara yol olup karşı kıyıya ulaştırırken, Firavun ve askerlerine mezar oldu.

               Kaderin cilvesine bakınız ki, bugün o İsrailoğullarının torunları devlet olarak Ortadoğu’da öyle zulümler yapıyor ki,  insanlık âlemi adeta küçük dilini yutmuş, canlı canlı çocuk hastanelerinin bile onların attıkları fosfor bombalarıyla yıkımlarını

 seyrediyor. Tüm dünyanın öfkesini çekmiş durumdalar. Ama onlar zulümlerine devam ediyorlar. Dünyanın jandarmalığına soyunan ismi lazım değil sevmediğim bir ülke de, bu dikenliği sulamakla meşgul. Diyor ki hastaneyi kendi kendilerine vurmuşlar, İsrailoğulları değilmiş. Arkadaş adalet dediğimiz ağaçlara su vermek yoksa dikenleri sulamak değil! 

Şemsettin ÖZKAN

19.10.2023 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.