(Toplumsal İlişkiler 1951)

وَاِنَّ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ خَاشِعٖينَ لِلّٰهِ لَا يَشْتَرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَنًا قَلٖيلًاۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ سَرٖيعُ الْحِسَابِ
“Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.” (Al-i imran/199)
Sevgi dediğimiz şey; insanı, bir kimseye ya da şeye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten içsel duygu, veya sevme duygusudur.
Saygı ise; genel ahlak kurallarına aykırı olmamak kaydıyla, insanların düşüncelerine, inançlarına, ibadetlerine, adetlerine, gelenek ve göreneklerine, yaşam tarzlarına değer verip, anlayışla karşılamak, dikkatli, özenli ve ölçülü davranmaktır. Bu iki kavram daima birbirini besler. Yanyana konuşlanırlar hep. Neden acaba?
Çünkü bu iki sözcük, birbiriyle o kadar çok hemhal olmuşlardır ki, adeta et ve tırnak gibidirler. Erich Fromm der ki; “sevgi bir çiçekse, saygı onu koruyan saksıdır. Çiçek solmaya başlamışsa dikkat edin, saksı mutlaka çatlamıştır.” bu münasebet o kadar yoğun ki, saksı ve çiçek ilişkisi gibi onları birbirine karıştırmıştır. Böyle olunca da onları birbirinden ayırmak o derece güçtür.
Sevgi çiçekleri nasıl ekilir? Şüphesiz ki saygı ile. Saygı ile ekemezsen sevgi çiçeklerine rast gelemezsin. Gelin görün ki, hangimiz yoksul değiliz ki… Kimi sevgiden, kimi aşktan, kimi saygıdan, kimi de insanlıktan.” Yani yoksulluk diz boyu. Lakin bu yoksulluk mal, mülk ve para fakirliği değil. Bu gönül yoksulluğu.
Modern zamanlarda en çok yıpranan, tabana vuran nedir, sorusuna ‘sosyal ilişkilerimizdeki sevgi fakirliğidir’ desem, inanın dostlar yanlış olmaz. En yakınımızdan anne, baba, evlat ilişkisinden tutun da, en uzak sıradan bir insanla ilişkilerde bile yaşadığımız sorun hep aynıdır; “Sevgi yoksulluğu.” Kaybolan değer ise sevgiyi besleyecek saygının ve onu doyuracak irfanın, edep ve terbiyenin davranışlarımıza bir türlü yansıyamaması.
Günümüzün insanı, bilgi deposu gibi, ama o bilginin gereği olan irfandan yoksun. Saygı saksısı çatlatmış, sevgi çiçeklerini suladığını zannediyor, lakin su çiçeği beslemiyor, çünkü dışarı akıp gidiyor. Saygı kayığına binmeden sevgi denizinden geçilmez.
Lev Tolstoy; “Anna Karanina” romanında şöyle bir cümle kurar: “Yaşam tarzım, sizin hoşunuza gidebilir ya da gitmeyebilir ama benim için hiç fark etmez, beni tanımak istiyorsanız saygı göstermek zorundasınız.” Yani sosyal münasebetlerimizi saygı üzerine oturtmak mecburiyetindeyiz demeye getirir üstad. Birbirimizle etkileşime geçebilmemiz için de, bunu yapmak zorundayız. Aynı zamanda saygı, medeniyetin de bir göstergesi değil midir?
İnsanı tek cümleyle anlat deseler nasıl anlatabiliriz? Asıl mesele, aynı fikirde olup anlaşmak değil, farklı fikirlerde olup, birbirine saygı gösterebilmektir. İşte böylelerine insan deniyor.
Şemsettin ÖZKAN
29.10.2025 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-1000kitap.com