(Toplumsal İlişkiler 1942)

قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً فَمَنْ يَأْتٖيكُمْ بِمَٓاءٍ مَعٖينٍ
“[Hakikati inkar edenlere] de ki: “Ne sanıyorsunuz? Âniden bütün suyunuz toprağın altında yok olup gitseydi [Allah’tan başka] kim size temiz kaynaklardan [yeni] su verebilirdi?” (Mülk/30)
Kim derdi, gün gelir de bir gün, insanlığın su rezervleri hoyratça tüketilecek, ırmaklar kuruyacak, denizler kirletilecek ve su kıtlıkları olacak diye? Yağmurlar eskisi gibi yağmayacak diye kimin aklına gelirdi ki? Eğer hayatımızın en önemli ve genel mayası olan su, yeryüzünden hepten çekilse, Allah rahmetini tamamen kesiverip kaynakları kurutsa, yahut beden veya toplumumuzun suyu çekiliverse, güvendiğimiz dünya hayatı kuruyuverse, bize kim bir akarsu, bir kaynak suyu getirebilir ki? Hangi fert, hangi devlet, hangi fen ve sanat sahibi yeryüzünde veya bedeninizde o hayat mayasını, asıl maddesini yaratabilir? Aşağıda gelen şiirde yağmura (suya) hasret kalışımız çarpıcı bir dille anlatılmaktadır.
YAĞMUR
Yağmur, yağsan gök gürültülü, sağanak bu gece,
Ben sana hasretim, sırılsıklam, ıslak öylece.
Toprak sana doysa, sarılsak sımsıkı, delice,
Mudanya sahillerinden ses versem, duyar mısın?
Yağmur, nazara mı geldin, insanlara mı küstün?
Yoksa göze geldin, onulmaz dertlere mi düştün?
Biz mi görmedik yoksa seni, ağladın da, güldün?
Ne çok sevmiştim yollarda seni, hatırlar mısın?
Yağmur, o gece sert rüzgarla, pencereme vurdun,
Hüzünlere saldın beni, gözyaşlarına boğdun.
Yağmayınca çöllere düştüm, içime dert oldun,
Mecnun’una çizeleyip, üstüme yağar mısın?
Yağmur, yağmıyorsun artık, neden inceden ince?
Rüzgar, yaprakları dökmüyorsun artık, serince.
Herkesin kafası önüne eğik, suçlu diye,
Ne olursun bu gece, tepemizden iner misin?
Yağmur ve sen ey sevgili, artık ıslatın beni,
Silin baştan beni anlatın, silin kirlerimi.
Yeniden yeşertin tohumu, aşkımı, sevgimi,
Susuzluğuma bir damla su olup, yağar mısın?
Şemsettin ÖZKAN
(20/10/2025/GÜZELYALI)