(Toplumsal İlişkiler 1881)
وَلَمَّا دَخَلُوا عَلٰى يُوسُفَ اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَخَاهُ قَالَ اِنّٖٓي اَنَا۬ اَخُوكَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
“(Nihayet) Yusuf’un yanına girdikleri zaman, o (öz) kardeşi (Bünyamin’i tanıyıp kenara çekti ve) bağrına basarak; “Ben senin gerçekten kardeşinim. Artık onların yaptıklarına üzülme!” demişti.” (Yusuf/69)
Gönül kırgınlığı, gerek bireysel anlamda, gerekse toplumsal manada, insan ilişkilerini olumsuz etkilemesi muhtemel bir konudur. Bu yüzden gönül yıkmamaya, çok ama çok dikkat edilmelidir.
İnsanın bir yarası olmaya görsün, rüzgardan nem kapar, incinir olur artık. O yara sanki kangren olmuştur da kaşıdıkça kanar durur gönül yaraları. Bir kere gönül kırıılmıştır düzeltmek için roman yazsan ne fayda? Dikiş tutmaz o yaralar artık.
Gönül, insanın Kâbe’sidir. Hz Peygamber kalp kırmak yetmiş kere Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük bir günahtır” buyurur. Nebi Yıldız; “kalp ve nefis birbirine bitişik iki kapıdır. Bir insan nefsinin kapılarını kapatamadıkça yüreğinin kapılarını açamaz,” demekle çok haklıdır. Zira nefis kapıları açık oldukça, daha çok kalpler kırılacaktır. Kalbinin sesine kulak veremez. “Kırılmış bir kalbin hesabı bu dünyaya ağır gelir” der Hz. Mevlana.
“Aslında insanı en çok acıtan şey, hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır,” derken Dostoyevski, daha çok nelere kafa yorup, kalbimizin çizik yediğinden söz eder.
Hikâyelerin en güzeli olan Yusuf (a.s) kıssasında kardeşlerinin onu kuyuya atmalarından ötürü gönlü kırık olan Yusuf Peygamberin bu durumu Kur’an’da şöyle anlatılır: “Böylece, kardeşleri huzuruna çıktıklarında, Yusuf öz kardeşi Bünyamin’i gizlice odasına aldı, gözyaşlarıyla onu kucaklayıp bağrına bastı ve “Ben senin bir zamanlar öldü zannettiğin kardeşinim! Üvey kardeşlerimiz çok büyük günah işlediler. Fakat sen onların yaptıklarına üzülme!” dedi.”
Rivayet edildiğine göre Hz. Yusuf, kardeşlerine ziyafet verdi. Onları sofraya ikişer ikişer oturttu. Bünyamin yalnız kalınca ağladı, dedi ki: “Kardeşim Yusuf sağ olsaydı o da benimle beraber otururdu.” Hz. Yusuf onu kendi sofrasına aldı. Yemekten sonra kardeşlerini ikişer ikişer evlere misafir verdi. Bünyamin yine yalnız kalmıştı. Yusuf, “Bunun eşi yok, o halde benim yanımda kalsın” dedi. Böylece Bünyamin onun yanında geceledi. Ona, “Ölen kardeşinin yerine beni kardeş olarak kabul eder misin?” diye sordu. Bünyamin, “Senin gibi bir kardeşi kim bulabilir? Fakat sen babam Yakup ile annem Rahel’den doğmadın” diye cevap verdi. Hz. Yusuf bunu işitince ağladı, kalkıp Bünyamin’in boynuna sarıldı ve “Ben senin kardeşinim” dedi. (Râzî, XVIII, 177).
Rüzgar esmiştir birçok dal kırılmıştır, kırılan dallar yerine gelir mi? Nafile. Küs olmaz geri döner, ama gönül kırgınlığı devam eder. Çünkü dönmüştür dönmesine de, ama davranışta asla. Neden? dermanı kalmamıştır da ondan.
“Yıkılmak binaya mahsus bir şey Züleyha bir insanın bir cümleyle yıkıldığını gördüm ben”derken, ne kadar haklı değil mi üstad Cahit Zarifoğlu? El ayak değil ki öyle, kırk gündekaynaya. Kırılan kalpti hafız, sarılır mı alçıya?
Şemsettin ÖZKAN
20.08.2025 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com