(Toplumsal İlişkiler 1822)
مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ وَالَّذٖينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ تَرٰيهُمْ رُكَّعاً سُجَّداً يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَاناً سٖيمَاهُمْ فٖي وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِؕ ذٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرٰيةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْاِنْجٖيلِ كَزَرْعٍ اَخْرَجَ شَطْـَٔهُ فَاٰزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوٰى عَلٰى سُوقِهٖ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغٖيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْراً عَظٖيماً
“MUHAMMED Allah’ın Elçisi’dir; ve [sadakatle] o’nun yanında olanlar, bütün hakikat inkarcılarına karşı kararlı ve tavizsiz, [ama] birbirlerine karşı merhamet doludurlar. Onların [namazda] eğilerek (ve) yere kapanarak Allah’ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün: onların işaretleri, yüzlerindeki secde izleridir. Şu, onların hem Tevrat’taki ve hem de İncil’deki temsîlleridir: [onlar] filiz veren bir tohum gibi[dirler], sonra Allah o (filizi) güçlendirir ki sağlam şekilde büyüsün ve [sonunda] kökü üzerinde dimdik dursun ve üreticileri sevindirsin… [Allah böylece müminleri sağlam ve dayanıklı/dirençli kılar] ki onlar aracılığıyla hakikat inkarcılarını şaşırtsın. [Ama] onlardan inanıp doğru ve yararlı işler yapanlara Allah mağfiret ve büyük bir mükafat vaad etmiştir.” (Fetih/29)
Şemsi Tebrizi; “eğer hâlâ kızıyorsan, kendinle kavgan bitmemiş demektir. Eğer hâlâ kırılıyorsan, gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir. Eğer hâlâ kınıyorsan, düşüncelerin yeterince oturmamış demektir. Ve hâlâ karşılıksız sevemiyorsan, içindeki sonsuz sevginin boyutlanmasına, engel oluyorsun demektir”sözüyle, lafı hiç evelemeden gevelemeden, yapacağımız her söz, tutum, tavır ve davranışı, Allah’ın rızasını (hoşnutluğunu) kazanmak için yapmaya getirir.
İnsanın çok öfkelenmesi hoş bir şey değil. Öfkenin frenlenmesi ve kontrollerinin yapılması şarttır, elzemdir. Çok kızmak, insanın öfkesinin adeta beynine sıçraması, insanın kendisiyle kavgalı olduğuna işarettir.
İnsanın çok kırılgan olması ve alınganlığa yatkın oluşu ise, gönül evinin tuğlalarının arasında oynamalara sebebiyet verir. Gönül evinin tuğlalarının arasında harç eksikliği, gönül binasının sağlam olmayışı, hep insanın çok kırılmasıyla ilgili bir durumdur. Bu yüzden çok alınganlık da sıkıntılı bir haldir.
Çok kınamak da ayrı bir derttir insan için. Çok kınamak, kınayan insanların fikir ve düşüncelerinin yüzeyselliğine işarettir. Düşüncelerinde derinlik yoktur. Öylesine kaba saba konuşup duruyorlardır işte. Bilhassa eğitimciler, anne ve babalar, ustalar, öğrencilerini, çocuklarını ve çıraklarını gereksiz yere kınamaları düşüncelerindeki sathiliği gözler önüne serer. O kadar boştur ve gereksizdir ki bu kınamalar hiçbir işe yaramaz. Sadece ortamı gerer, işin kalitesini ve verimliliğini düşürür. Kınamaya hayatlarında çok yer açanlar ancak muhataplarının (talebe, çocuk, çırak vb.lerinin) pısırık olmalarına da neden olurlar.
Hele insanları ancak takas usulü seviyorsan, o beni severse ben de onu severim noktasına getiriyorsan her işi, içindeki o sevgi asla boyutlanmayacak, filizlenip gelişmeyecek ve meyveye duramayacaktır. Hatta bu anlayış bütün sevgi çeşitlerinin önünde set gibi duracak ve kişinin o sevgilerin bir gün tek tek gönlünden silik gibi, can çekişir bir vaziyette adeta can havliyle yaşam ünitesinde, yaşam mücadelesi verecektir.
Yapılacak tek şey var. Her ne yaparsan yap, yaptığın işi sadece ve sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yapacaksın. Gösteriş, menfaat, çıkar ya da takas etmek için değil. Böyle yaparsan hedefe ulaşırsın. Zira riya dolu ameller, insanın sırtında bir yüktür.
Şemsettin ÖZKAN
22.06.2025 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com