İNSANIN KENDİSİYLE YÜZLEŞMEYE YÜZÜ YOKSA BAŞKALARININ HATALARIYLA OYNAR DURUR

(Toplumsal İlişkiler1619)

وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ وُقِفُوا عَلَى النَّارِ فَقَالُوا يَا لَيْتَنَا نُرَدُّ وَلَا نُكَذِّبَ بِاٰيَاتِ رَبِّنَا وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ 

“(Ancak cehennemde) Ateşin üstünde durdurulup (kavrulduklarında) onları bir görsen; “Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve mü’minlerden olsaydık” diyerek (derin ve geçersiz bir pişmanlık içinde kıvranacaklardır).” (Enam/27)

Oscar Wilde; “insanın kendisiyle yüzleşmeye yüzü yoksa başkalarının hatalarıyla oynar durur” derken ne kadar haklı değil mi? İnsan kendi gözündeki merteği görmez, gider elin gözündeki çöpü görür.

                İnsan bu, kendisindeki büyük kusurları hiç ama hiç görmez, gider başkalarındaki küçücük kusurları söz konusu eder, onların dedikodusunu yapar, gıybetini yapar. Adamın tevbesinden haberi olmaz hâlâ onu çekiştirir, küçük düşürmeye çalışır.                                                                                                          

                İsmet Özel, “herkes neyi düzelteceğini, neyin düzeltilmesi gerektiğini biliyor; ama bu düzelecekler, düzeltilecekler arasında kendisi yok,” derken bir şeylerin yanlış gittiğini söylüyor. İnsanın çok kötü bir durumuna işaret ediyor. Yanlışımızın farkında bile değiliz, hata yaptığımızı ve bilmediğimizin de bilincinde olmadığımızı anlatırken can alıcı cümleyi de kuruyor: “Asıl noksanlık, noksanlığımızı kavrayamamaktan doğuyor.”                                                                                      

                O zaman insan öz eleştiri yapmakta güçlük çekiyor ya da bunu önemsemiyor demektir. O halde öz eleştiri ne demektir? Öz eleştiri kişinin hatalarını kabullenmesi, bu hataları yüksek sesle duymaktan rahatsızlık duymaması, eleştirilere açık olabilme olgunluğuna erişebilmesidir.                           

                Hiçbir insan kusursuz değildir, dolayısı ile mükemmel bir insan yoktur. Kusurlar ve hatalar insanlar için vardır ve her zaman olacaktır. En başta bunu kabullenerek yola koyulmak gerekir.                                                                                                              

                İnsan yaptığı hatalarını kimi zaman göremeyebilir ya da yoğun tempolu bir iş hayatında bu duruma dikkat etmeyebilir. Kişinin çevresinde yer alan iş arkadaşları, ailesi, yakın arkadaşları rahatsız oldukları konuları ya da durumları kendisine anlatabiliyorlar ve bunun karşısında sorun yaşamıyorlarsa bu kişi eleştiriye açık bir insandır.               

                Özeleştirinin dozajı oldukça önemlidir. Yapıcı eleştiriler bireyin kişisel gelişimine katkı sağlarken ağır ve sonu gelmeyen eleştiriler bireyin ruhsal çözülmeler yaşamasına neden olabilir. Öz eleştiri yaparken aşağılayıcı olmamak, yargılamaya girmemek, eleştirinin boyutunu dengelemek önerilmektedir. 

                Kişisel gelişimde yapılan yanlışların tekrarlanmaması için, hatalar önemsenmeli, aynı hataların tekrarlanmaması sağlanmalıdır. Hatalardan ders çıkarmamak ya da çıkaramamak gelişim değil gerileme getirir.                                                                  

                 Rasim Özdenören, “Müslümanca Yaşamak” üzerine kitabında; “kendimizi eleştirmeye alışmalıyız fakat günümüz Müslümanları özeleştiri tavrından öylesine uzak duruyor ki, bu yoldaki teşebbüsler neredeyse yadırganır hale gelmiştir. Özeleştiri gerçekte bir erdem sayılacakken eleştirmeden uzaklaşmış olanlar için, bu neredeyse kendini karalama menfi bir melâmet hissi olarak yorumlanmaktadır.                                              

                 Kendini eleştirme aslında açık kafaların ve açık ruhların işidir kendi hatalarından kaçan kendi hatalarını görmezlikten gelen tavırdan korkarım,” demektedir.                                

                 İnsan öyle bir varlık ki, kendinde görmeye asla cesaret edemediği hataları başkalarında kolayca görebiliyor. Daha da ilginci, bırakınız hatalarımızdan ders çıkarmayı, öz eleştiri yapmayı, başkalarıyla ilişkilerimizde bizi acıya ve sıkıntıya sokan kendi anlayış biçimimizi onlarda bulma çabası içine girmemizdir.                                                                                           

                “Yitik Cennet” adlı kitabında üstat Sezai Karakoç; “sürekli özeleştiri, sürekli fedakârlık ve feragat, sürekli samimilik, insan ruhunun kemâlini de, medeniyetin üstünlüğünün de devamını sağlayan temel faktörlerdir” derken, insanın kemale erip, uygarlığının doruklara ulaşmasında başrolde “sürekli öz eleştiri” yapılmasını gösterir. Bu yüzden olsa gerek atalarımız “iğneyi başkalarına, çuvaldızı kendine batır,” demişlerdir.                                                                               

                 Alak suresinde Ebu Cehil hakkında inen “hayır insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder,” ayetini de yine özeleştiri yapamama, hata ve noksanlıklarını kendinde görememe bağlamında değerlendirmek gerekir. Şunu da unutmamak gerekir ki, günümüzde birçok inanmış veya inanmamış insan bu konuda Ebu Cehil’i bile kıskandıracak konumdadır maalesef.

Şemsettin ÖZKAN
01.12.2024 KONYA

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir