SONUÇTA İNSAN İŞTE ÇOKTA TAKILMA GÜNEŞİ SEVİYORUM DER GÖLGEYE KAÇAR YAĞMURU SEVİYORUM DER ŞEMSİYE AÇAR

(Toplumsal İlişkiler 1576)

وَيَدْعُ الْاِنْسَانُ بِالشَّرِّ دُعَٓاءَهُ بِالْخَيْرِؕ وَكَانَ الْاِنْسَانُ عَجُولاً 
“İnsan hayra dua ettiği gibi şerre de dua edip (durmaktadır. Kendisi için iyi mi olur, kötü mü olur bilmeden, her şeyi ısrarla arzulamaktadır). Zira insan pek aceleci olmakta (birtakım hayal ve heveslerine kavuşmak, hem de bazı sıkıntı ve sorunlarından bir an evvel kurtulmak hususunda çok sabırsız davranmakta)dır.” (İsra/11)

Biliyor musunuz insanı en güzel anlatan cümlelerden biri de Can Yücel’in; “sonuçta insan işte. Çok da takılma. Güneşi seviyorum der, gölgeye kaçar. Yağmuru seviyorum der, şemsiye açar” sözüdür. Gerçekten de insan, sağ gösterip sol vuran bir özellikte yaratılmıştır.                                                                                   

          Yaz gelir aman ne sıcak diye hayıflanır. Sonbahar gelip zıcık havalar boynunu eğmeye başlayınca da üşüdüm, üşüdüm diye dert yanar. İnsan işte böyle bir yapıda varlık.

            Yukarıda geçen ayette; ‘insanın hayra dua ettiği gibi şerre de dua etmesi’ enterasan değil mi? Size ilginç gelmiyor mu? İyiliğe dua etmesini anladık da, kötülüğe dua etmesi şaşırtıcı değil midir?                                                                                      

            Bu âyet, insanın önemli bir psikolojik yönüne işaret etmektedir: Gerçekten biz insanlar, öfkelendiğimiz, sıkıldığımız ya da bir güçlükle karşılaştığımızda, öfkelendiklerimiz için beddua eder; güçlüklerden sabır ve metânetle kurtulmak için çaba harcayacağımız yerde, acelecilik göstererek tezden kurtulmak isteriz. Bu olmayınca da, ümitsiz ve kötümser bir ruh haleti içinde, “Allah’ım, canımı al da, beni bu sıkıntıdan kurtar!” gibi sözlerle kendimiz için beddua ederiz ki, bunlar doğru değildir.
          Mahmut Kısa bu ayete şu meali vermiş: “İnsanoğlu,
 Allah’tan güzel şeyler istercesine, kötülükleri isteyip durur. Çünkü insanoğlu, pek acelecidir. Peşin olan şeylere düşkündür. Bu yüzden, âhireti dünyada yaşamak ister; kendisini bekleyen mükâfâtı önemsemeden, o acıklı azâbı hiç hesaba katmadan, felâketle sonuçlanacak dileklerde bulunur. Kötülükle karşılaşacağını bildiği hâlde, kendisine hâkim olamayıp Rabb’ine isyan eder. İlâhî tehditlerin doğruluğunun ispatı için mûcizeler, kerâmetler gösterilmesini bekler. Oysa evrendeki şu mükemmel düzen, Allah’ın varlığını, birliğini, adâlet, kudret, hikmet ve merhametini açıkça ortaya koyan birer mûcize değil mi?”

          Buradan da anlaşılıyor ki, insan her şeyi tam ölçüp biçemiyor ve hemen her şeyi doğru mu yanlış mı kestiremeden istemekle tatminsiz bir yapıya, donanıma sahip.  

Şemsettin ÖZKAN
19.10.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.