(Toplumsal İlişkiler 135)
مَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيٰوةً طَيِّبَةًۚ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
“Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.” (Nahl/97)
Ekler Nazım Hikmet mektubunun sonuna; “herkese selam, sana hasret…” Hz. Mevlana da “aşk abdest gibidir. Şüpheye düşersen bozulur,” der. Yine Hz. Pir; “gerek yok her sözü laf ile beyana, bazen bir bakış bin söz eder bakıştan anlayana,” sözüne İsmet Özel, o bakışları ararcasına; “bir şehrin uzak semtleri gibi gözlerin” diyerek sitem eder.
Peki neden gözler? Çünkü kalbin aynasıdır, yalan nedir bilmez onlar, aşkı inkar etmez onlar, sözleri Ahmet Selçuk İlkan’a bestesi Selami Şahin’e ait şarkıda söylendiği gibi;
Gönül
bir aşk yuvasıdır,
Ümit aşkın rüyasıdır.
Seviyorsan
hayır deme
Gözler kalbin aynasıdır.
Gözler
kalbin aynasıdır.
Yalan nedir bilmez onlar.
Siyah, mavi,
yeşil olsun
Aşkı inkar etmez onlar.
Şiir
gibi, roman gibi
Okuyorum ben aşkını.
Öylece bak
gözlerime,
Çevirme hiç bakışını.
Nakarat
Yağmur
gibi damla damla
Seven gözler konuşurlar.
Gözden kalbe
bir yol gider,
Ayrılanlar kavuşurlar.
Nakarat
“Baktıkça gözlerine derinden, üstüme başıma güller dökülür,” der Mavera’nın yedi güzel adamından biri olan Alaeddin Özdenören. Gözlerde bir derinlik var, o gözler bakıldıkça güzellikler yağdırır, güller yağdırır üstümüze sanki. Bir sevecenlik vardır o sıcak bakışlarda. Kem olmayan, nazar düşürmeyen o bakışlarda.
Abdullah Gündüz Türkü Antropolojisi, Kara Gözler yazısında gözlerin önemine değinir: “Gözün insan hayatındaki önemini bilmem uzun uzun anlatmaya gerek var mı? Bu kadar önemli bir organla ilgili zengin bir folklorun oluşacağı da son derece doğal… Bence göz, hayatın alternatifi… Kısaca göz, hayattır bir bakıma. Çünkü göz, çevre ile olan ilişkilerimizi ayarlamada önemli bir rol oynuyor. Öte yandan öğrendiklerimizin büyük bir kısmını göz yoluyla elde ediyoruz. Yapılan araştırmalar öğrendiklerimizin %90’ını gözümüzle, %8’ini kulağımızla ve %2’sini de diğer duyu organlarımızla elde ettiğimizi söylüyor, yazıyor, araştırmacılar. Ve tabii ki yılların yaşam imbiğinden geçerek son derece yerinde tespitler yapan bir atasözü de bu bilimsel verileri doğruluyor: Çok okuyan değil, çok gezen bilir… Gezen görür velhasıl…
İşte böylesine önem arz eden göz, folklorumuzda da değerini buluyor ve her fırsatta ona olan minnettarlığımız dile getirilircesine türkülerimize konu oluyor. Türkülerimiz
arasında baştan sona göz temasını terennüm edenine pek rastlamıyoruz. Ya bir güzeli tasvir ederken gözden yararlanıyor türküler ya da sevdiği birinin değerini belirlerken gözün değeriyle eşleştiriyor aşık…
Kurbanam
han gözüve
Mene bahan gözü ve
Çok sürmeler
çekipsen
Evim yıhan gözü ve
Bu
dağda dolanıpsan
Derduv mene demisen
Etrafuv dolu
gülden
Bir gül mene vermisen
Giyip
beyaz mayılı
Seni gören bayılı
Yüzuvda göz izi
var
Hepsi bir bir sayılı
Bu
senuv hindi zilfuv
Çigni ve bindi zilfuv
Yuvarla koy
koynuna
Kan eder indi zilfuv
Bu
senuv lüle zilfuv
Benziri güle zilfuv
Yanağıvun
üstünde
Benziri güle zilfuv
(hindi: siyah)
Siyah
perçemlerin gonca yüzlerin
Garip bülbül gibi zar eyler
beni
Hilal ebruların ahu gözlerin
Tiğ-ı sevda ile
yaralar beni
Sevdayı
aşkınla ah-ü zâr oldum
Kalmadı tahammül bikarar
oldum
Cemalin göreli sevdakâr oldum
Korkarım ki bu dert
paralar beni
Elif
kametine hayran olduğum
Gece gündüz hayaline döndüğüm
Hep
senin içindir boyun eğdiğim
Yoksa zapdedemez buralar beni
Göz, duygu dünyamızda en çok kullanılan ve tespit edilen bir organ… Zevklerimiz, ihtiraslarımız, dostluğumuz, cimriliklerimiz, güzel ve çirkin karşısındaki davranışlarımız; kısaca tüm duyuş ve düşüncelerimiz çok daha hilesiz olarak göz ve onun çevresindeki mimiklerimizle hemen kendisini ele verir. Göz anlamın ta kendisidir ve asla yalan söylemez, söyleyemez… Şöyle bir söz vardır: “Hakikatte erenlerin yanında kalbini, alimler meclisinde sözünü, devlet adamları yanında gözünü sakla.” Gözler yalan söylemez, hilekar insan gözünden belli olur… Folklorumuzda gözle ilgili bazı
inanmalardan söz etmek istiyorum yeri gelmişken. Derler ki:
Siyah gözlüler itaatli, kızıl gözlüler cesur olurlar. Gök gözlü olanlar zeki, ela gözlüler terbiyeli olurlar. Yeşil gözlüler etkili
ve insafsızdırlar. Küçük gözlü hafif, büyük gözlü zarif olur. Gözü çukurda olanlar kibirli olurlar. Baygın göz, kalp hırsızlığına ve gönül avcılığına işarettir. Gözü yumru
olanlar kıskançtırlar. Mavi gözlülerin baktığı her şeyde gözleri kalır ve bu nedenle onlar nazar ederler.
Folklorumuzda kuşkusuz bu kem bakışlar için, kötü bakan, nazar değen gözler için çeşitli pratikler geliştirilmiş. Başta nazar boncukları, nazara iyi geldiği söylenen nal, iğde, muska, üzerlik, tütsü, kurşun gibi geleneklerin yanında bir takım tekerlemelere de sığınılmış: “Elemtere fiş, kem gözlere şiş…” “Üzerlik çatlasın, nazar eden patlasın” gibi…
Türkülerimizde duygularımız anlatılırken gözden çokça yararlanmışız. Hemen her duygumuzu, göz ve görmeyi; teşbih, kinaye tarzında kullanarak anlatmışız. Öyle ki dileklerimizi, beddualarımızı, argolarımızı aynı kurallar içinde belirttiğimiz olmuş: “Beyim gözün aydın olsun / Bugün ömrüm tazelendi / Busesi nazlı yüzünden / Gül dudaklar mezelendi” derken dileklere vesile olan göz; “Gidiyorum işte gör / Hayalde gör düşte gör / Kıymetimi bilmedin / Bir kötüye düş de gör” diyen bir bedduaya da aracı oluyor.
Son sözü Hz. Mevlana söylemiş: “Göz nereye bakar. Gönül oraya akar. Gönül nereye akar. Ayak oraya koşar.”
Şemsettin ÖZKAN
07.10.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranvemeali.com
3-turkulife.com (Abdullah Gündüz, Türkü Antropolojisi, Kara gözler 13 Ağustos 2018)